Altı sezonluk hayal kırıklığı ardından sayın Ali Koç’a “bir kongre hayal et ki, tam gönlüne göre olsun” deseniz bu kadarını düşünse bile söylemezdi abartı olur diye!
Dört sezon başarısızlıktan sonra dört kat oyla elinden başkanlığı aldığı rakibine bakarsak, üçüncü seçiminde Ali Bey’in “altı kat oy farkıyla kaybetmesi gerekir” der düz mantık!
Ama yeteri kadar gücünüz, kaynağınız, stratejiniz varsa, hayatın doğal akışını bile değiştirebilirsiniz. Hele bir de en büyük zaafı Fenerbahçe olan, asla dönmediği sözleriyle kendini bağlayıp hediye paketi gibi sunan insanları oyuna katarsanız!
Aziz Yıldırım mesela…
Galatasaray derbisinin ateşini yakan, Mourinho’nun alınmasını sağlamasa bile akla düşürüp hızlandıran Yıldırım, kongrenin ardından altı sezonluk başarısızlığı sıfırlanmış bir başkan ve barış bırakarak evine döndü.
Yola bunun için mi çıkmıştı; bence değil…
Bazı eylemler vardır ki, üst akıl tarafından planlanır, “kendim yapıyorum” sanırsın ama o plana uymaktan başka şans bırakmamışlardır. Aziz Bey’inki de öyleydi muhtemelen.
Yeni dönem için seçime girse beş-altı bin üye katılımıyla iktidar olup muktedir olamayacak, enerjisini tepesinde sallanan Aziz Yıldırım kılıcından korunmaya harcayacak Ali Başkan, önce “aday değilim” deyip Sadettin Saran’ın başkan adaylığına yol verdi ki, Aziz Yıldırım ağzından çıkan “senet-söz icabı” er meydanına çıksın.
Ali Bey, tekrar aday olmaya karar verdiğinde ve Sadettin Saran hemen yolundan çekildiğinde Aziz Yıldırım’ın Mourinho fikrini derhal hayata geçirdi, elindeki kozu aldı.
Mourinho ile Fenerbahçe başkan adaylarının temasları da ilginç… Aziz Yıldırım Roma’da masaya oturduğunda, bir süre önce Saran ile görüştüğünü söylemiş Portekizli hoca. Oysa Ali Koç “biz temastaydık” dedi defalarca! Yahu adam başkan adayı ile görüştüğünü söylüyor diğer başkan adayına; fiilen başkan olanla temasta olduğunu niye saklasın? Saran’ın görüşmesi aynı zamanda Ali Koç adına mıydı neydi?.. İnsanın aklına tuhaf şeyler geliyor.
Neyse, Genel Kurul gelip çattığında Mourinho kartını da kaptıran Aziz Yıldırım’ın önünde iki seçenek vardı… Ya seçimi kaybedip yine ıslıklar ve yuhlar arasında stadı terk edecek, ya da seçimi kaybederken Ali Koç’un elini iki kat güçlendirecek barışa el uzatıp, itibarı cebinde bir şekilde alkışlarla evinin yolunu tutacaktı. Kim birinci şıkkı tercih ederdi.
Muhtemelen içinde Sadettin Saran’ın da olduğu bir akıl oyununun öznesi oldu Yıldırım ve kendine biçilen rolü sonuna kadar oynamak zorunda kaldı.
Üzgün müdür; sanmam… Ona Fenerbahçe’nin kazanması yeter.
O zaman, yolu açık olsun Fenerbahçe’nin. Her şeyi tamamdı, bir tek barıştı noksan. O da halloldu, artık “antifener” düşünecek; “acaba tornistan mı yapsam”!..